Madenler ülkelerin zenginliğini ifade eden önemli göstergelerden biridir. Coğrafya itibariyle dünyanın son derece stratejik bölgesinde olan Türkiye çok zengin maden yataklarına sahiptir. Hal böyle iken yanlış politikalarla madenlerimiz istenilen verimlilikte çıkarılamamakta ve maden üretiminin gayri safi milli hasıla içerisindeki payı sürekli düşmektedir.
Cumhuriyet döneminde Atatürk'ün ele aldığı konulardan biri de madencilik olmuştur. 1926 yılında çıkarılan bir yasa ile petrol arama ve işletme hakkı devlete verilmiştir. Madenlerimiz daha rasyonel bir şekilde aranması, bulunanların rezerv ve kalite tespiti amacıyla 1935 yılında Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Fakat, ne acıdır ki, daha sonraki yıllarda özellikle 1980'li yıllardan sonra madenlerimiz üzerinde yabancı tahakkümü artmış ve kendi doğal kaynaklarımızı çıkaramaz duruma gelmiştir. Batı, madenciliğimizin gelişmemesi için her türlü gayreti göstermiştir.
Bugün devletimizin desteklemediği üretim alanlarından birisi de madenciliktir. Türkiye'de bordan kroma, doğalgazdan petrole, altından uranyuma, bakırdan demire, nikelden alüminyuma kadar sayılamayacak çeşitte maden bulunmaktadır.
Bugün Türkiye'de bilinen maden varlıklarının değeri 2 trilyon dolardır. Özellikle iç ve dış borçları inanılmaz boyutlara ulaşan ülkemiz için madenlerimiz bir umut ışığıdır. Ayrıca kalkınma hamlemizi gerçekleştirmemiz için gerekli olan sermaye ihtiyacımızı sağlayacak kaynak olarak önümüze çıkmaktadır. Yerin altındaki bu değerlerimizi devreye sokamadığımızdan, hazinenin üzerindeki bir dilenci gibi yaşamakta, ihtiyacımız olan sermaye ihtiyacını elde etmek için uluslararası fonlara el açmaktayız.
Maden işletmeciliğinin bir başka faydası da, çıkarılan madenin yerinde işlenmesi ile göçün önlenerek, sosyal sorunlara katkıda bulunmasıdır.
Bu madenlerin bazılarını şöyle tahlil etmemiz mümkündür:
1. BOR:
Son zamanların en önemli endüstriyel hammaddeler arasında yer almaktadır. Bor madeninin dünya üzerindeki miktarının % 67'si ülkemizde çıkmasına rağmen, dünya bor ticaretinin ancak % 15'ine sahibiz. Bu rezervin değeri 750 milyar dolardır.
Sıcağa karşı çok dayanıklı olan, bu stratejik mamul helikopterin benzin tankından, cam ve deterjan sektörüne kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Gelecekte otomobillerin, gökdelenlerin ve giysilerimizin % 50'sinin bordan yapılacağı bilimsel çalışmalar sürmektedir. Böyle önemli bir madenimizin işlenmesi ve verimliliğinin artırılması çalışmalarını yapmadığımız gibi, IMF dayatmaları ile yapılan özelleştirme kapsamında bor madenlerimizi yabancıların ele geçirme çabalarına şahit olmaktayız.
2.KÖMÜR:
Dünyanın en zengin kabul edilen OECD ülkelerindeki elektrik üretimindeki kaynak dağılımında %38 ile kömür birinci sırada, %24 ile nükleer enerji ikinci sırada, doğalgazın payı ise %11'lerdedir. Türkiye'de ise, doğalgazın elektrik üretimindeki payı %34 iken, dünyanın en zengin kömür yataklarından biri olan ülkemizde, kömürü elektrik santrallerinde kullanamadığımızdan dolayı yıllık zararımız 9 milyar kilowattsaattir. Kömür kaynaklarımızı kullanmak yerine, yabancı ülkelerden doğalgaz ithal etme yoluna gitmekle, kendi elimizle dışa bağımlı hale gelmekte ve kat kat pahalı enerji kullanmak zorunda kalmaktayız. Yanlış politikalarla kömür üretimimiz sürekli düşmekte ithalat artmaktadır. Maden ithalatı içinde petrolden sonra en fazla ödeme kömür için yapılmaktadır. Devlet şu anda doğalgaz santrallerinden 17 cente elektrik alırken, Afşin-Elbistan'da kömürle elektriğin kilowatı 1.7 centtir.
3-ALTIN:
Günümüzde dünyada toplam 43.000 ton altın rezervi bulunmaktadır. 20.000 ton rezerv ile Güney Afrika birinci, 6.500 tonla Türkiye ikinci, 4.770 ton rezervle ABD üçüncü sıradadır. Ne acıdır ki, altını olup da bu madenini çıkartamayan tek ülke Türkiye'dir. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye'nin altın rezervi asgari değeri 400 milyar dolardır. Türkiye bunu işlettiği takdirde yılda 15 milyar dolar ihracat geliri elde edebilecektir.
4-PETROL:
Yurdumuzda bilimsel ve sistematik petrol aramaları 1935 yılında MTA'nın kurulmasıyla başlamıştır. MTA yaptığı çalışmalarla Güneydoğu Anadolu'nun bir petrol bölgesi olduğunu, ayrıca Trakya ve Adana havzalarının da petrol potansiyeli taşıdığını tesbit etmiştir.
Petrol için ilk başarılı çalışmalar Raman'da sevindirici sonuçlar vermiş ve petrol çıkarmayı başarmışlardır. Ancak daha sonra 1954 ve 1957 petrol yasalarıyla özel ve yabancı şirketlere rafineri kurma hakkı sağlanmıştır. Shell firmasında 20 yıl genel müdürlük yapmış olan Antony Robinson şöyle diyor: 'Bütün Amerikan petrol şirketleri bilir ki, yapılan araştırmalar Türkiye'nin bir petrol denizi üzerinde olduğunu gösteriyor'. Çekilen uydu fotoğraflarıyla da bu tesbit edilmekte, bilhassa 5.000 metreden sonra yoğun petrol yatakları görülüyor. 1980 yıllarında, yabancılarla yapılan petrol anlaşmalarında 5.000 metreye kadar inilmesi planlanmışken, 300 metrede aramalar bırakılmış, petrol bulunan yerlerin de üzerine çimento dökülmüştür. Bugün o çimento dökülen kuyular üzerinde yapılan çalışmalarda 'petrol yok' denilen yerlerden petrol fışkırmaktadır. Aynı şekilde Ege Denizi zengin petrol yataklarına sahiptir.
Ülkeler petrol çıkarmak için 100 milyarlarca dolar masraf yaparak arama çalışmalarında bulunurken, Türkiye'de petrol aramalarına ayrılan ödenek yok denecek kadar azdır. Ülkemizde adete petrol çıkarılmaması için bir lobi oluşturulmuştur. Çevremizdeki bütün komşularımız adım başı petrol çıkartırken, Türk halkına 'petrolümüz yok, petrol yatakları az' şeklinde söylenen sözlerin hiçbir gerçek tarafı yoktur. Bugün Türkiye, tükettiği petrolü üretebilecek kapasiteye sahiptir.
Bu tesbitler neticesinde milli ekonomi anlayışımız gereği hızla yer altında bulunan bu zenginliklerimizi ortaya çıkartma çalışmalarına başlanacaktır.
Bu amaca yönelik yapılacak çalışmalarımızı maddelersek;
1. Maden Tetkik Arama Kurumu ve üniversitelerle girişilecek ortak çalışma ile Türkiye'nin bilinen ve bilinmeyen maden haritası çıkarılacaktır.
2. Verimsiz olduğu gerekçesiyle kapatılan petrol kuyuları tekrar açılacak ve yeni kaynaklar bulmak için sondaj çalışmalarına başlanacaktır.
3. Dünyanın en zengin bor rezervlerine sahip olan ülkemizde, bu madenin üretimine ve işlenerek dış pazarlara satılmasına öncelik verilecektir.
4. Zengin altın rezervlerimiz süratle devreye sokularak, işlenerek pazarlanması için altın sanayiimizin hizmetine sunulacaktır.
5. Dünyanın stratejik madenlerinden olan uranyumun ülkemizde bol miktarda bulunduğu bilinmektedir. Dolayısıyla uranyumun zenginleştirilmesi çalışmalarına öncelik verilecektir.
6. Madencilik sektöründe mevcut teknolojiyi modernleştirilmesi ve ürün kalitesi yükseltilecektir.
7. Ülkemizdeki maden yataklarına yakın bölgelerde kurulacak sanayi kolları ile çıkarılan madenlerimiz işlenerek satılacaktır.
8. Pazarlamadaki sorunlar çözülerek, maden ihracatı artırılacaktır.
9. Bu bölgelere özellikle demiryolu bağlantıları ile ucuz taşıma koşulları sağlanacaktır.
10. Doğal kaynakların çıkarıldığı bölgelerdeki halkın istihdamı ile işsizlik problemi çözülerek, gelirin tabana yayılması da sağlanmış olacaktır.
11. Ekostratejik bölgemiz olan Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleriyle doğal zenginliklerimiz takas ticaretiyle pazarlanacaktır.